Uzun zamandır okumayı düşündüğüm kitaba sıra geldi ve okunarak bitirildi. İlgiyle ve hayretler içinde okuduğum bir kitap oldu.
Ütopik bir kitap okuyacağımı düşündüm ama okudukça aslında olayların günümüzde yaşanıyor hissine kapıldım. Bilhassa bu devirde mutlaka herkesin okuması ve kendine dersler çıkarması gereken bir roman olduğunu düşünüyorum.
“Geçmişi kontrol eden, geleceği de kontrol eder, şu anı kontrol eden geçmişi de kontrol eder.” kuralı sanki günümüz dünyasının yöneticileri tarafından çok iyi öğrenilmiş ve uygulanıyor.
Yakın zamanda Fahrenheit 451 okuduğum için ister istemez sürekli onunla kıyasladım kitabı. ( Bu arada o kitapla ilgili de yazacak çok şey var ve ben henüz yazmadığımı fark ettim. En kısa zamanda yazarım.) En az onun kadar sinir bozucu yerleri vardı. Sinir bozucudan kastım yazarın kurguladığı dünya ile ilgili. İyi bir şey söyledim yani. Her ne kadar dünyamız bu kitaptaki dünya kadar kontrol edilebilir hale gelmediyse de bizler sosyal medya sayesinde kendimizi kontrol edilebilir hale getiriyoruz.
Neredeyiz, ne yapıyoruz, nasıl görünüyoruz hatta ne düşünüyoruz! Hepsini sürekli kontrol edilebilir hale getiriyoruz. Kitapta bahsedilen tele-ekranlar günümüzde duvarlarda değil çok daha kötüsü olan ve her an her yere götürebildiğimiz bir hal alarak sürekli ellerimizde olmaya başladı. Hatta bilenler bilir, kitap biraz “Person of Interest” dünyasını anımsatmadı değil. Bu sebeple sosyal medya kullanımınızdan sizlerde şikayetçiyseniz bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Umarım Proleterler güçlerinin farkına varırlar. Buradan Büyük Biradere de saygılar sunuyorum; her nerede yaşıyor veya yaşatılıyorsan 🙂
Son olarak asıl soru şu: İki kere iki kaç eder?
Kitap hakkında kısaca birkaç bilgi:
Orwell bu kitabı yazdığında hemen bastırabildi mi hayır. Çünkü dönem itibari ile Sovyet eleştirisi içeriyordu. Bunu yayınlamak biraz da olsa Sovyetlere karşı bir tutum sergilemekti, zaten Orwell bir hain olarak adlandırılıyordu. Kitabı, Katalonyaya Selam’ı da basan, Secker & Warburg yayınevi basacaktı.
Orwell, kitabı yazarken gözetim altında tutuluyor ve tüberküloz ile boğuşuyordu.
Orwell “1984” ve “Hayvan Çiftliği” kitapları yayımlandıktan sonra, 40 yıl boyunca iki kitabıyla birden en çok dile çevrilen yazar olma rekorun sahibiydi. 65 Dile çevrilmişti.
Orwell, kitabı yazdıktan 7 ay sonra hayata gözlerini yumdu ve bize böyle derin etkiler yaratan eserler bıraktı. Günümüzde güncelliğini koruyan bu eser, gelecekte de kendinden fazlasıyla söz ettirecektir.
Kitaptan altını çizdiğim bazı bölümler;
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.
Yok etmek sadece zorbaların ve cahillerin işidir. Bir insan zekasıyla yenemeyeceğini anladığı anda ya şiddete başvurur ya paranın gücüne. Birisi sizinle aynı fikirde değil diye onu yok edemezsiniz. Medeni ve erdem sahibi insanlar böyle yapmaz. Çok okuyan ve bilginin gücüne inanan her insan, sadece konuşma yolunu seçer. Sizden olmayanları yok etmek yerine, bilginin ve fikrin gücüyle, sizin gibi düşünmesini sağlamalısınız.
Belki de deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktır.Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak nasıl delilik belirtisi olarak görüldüyse şimdi de geçmişin değiştirilemeyeceğine inanmak delilik belirtisi olarak kabul ediliyordu.Bu inancı bir tek kendisi taşıyor olabilirdi ve eğer öyleyse, o zaman delinin tekiydi.Ama deliliği pek dert etmiyordu, onu asıl ürküten yanılıyor olabileceğiydi.
Bilinçleninceye dek baş kaldıramayacaklar, baş kaldırmazlarsa da asla bilinçlenemeyecekler!
Geçmiş silinmekle kalmıyor, silindiği de unutuluyor, sonunda yalan gerçek olup çıkıyordu.
George Orwell – 1984
İlk yorum yapan siz olun