İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İklim Krizinden Sen Sorumlusun, Ben Değil!

Çoğumuz modern yaşam tarzının sürdürülemez olduğunun farkındayız. Gezegenimizdeki kaynaklar sonsuzmuş gibi yaşıyoruz. Paha biçilemeyen doğal kaynaklarımızı alıp sadece kısa bir süre kullandığımız malzeme ve aletlerin üretiminde kullanıyoruz. Bir çok şeyi hemen kullanıp kolayca atıyoruz. Ertesi gün yeni bir şey alıyoruz ve böylece döngü devam ediyor.

İçten içe, bir şeyin değişmesi gerektiğini benim gibi sende çok iyi biliyorsun. Hepsinden kötüsü ne biliyor musun? Alışkanlıklarımızı da değiştirmemiz gerekebilir. Böyle dediğim için hemen bu yazıdan soğuma; hele bir devam et okumaya. Hayatının şu aşamasında ders çalışmak, işini yapmak ve kariyerini geliştirmekle çok meşgulsün, biliyorum. Dahası, sen bu kadar yoğunken anlatmaya çalıştığım bu konu sana yeterince anlamlı görünmüyor. Ama asıl konu bu.

Acil!

Dünyamızı kurtarmak için yapılmaya çalışılan, oluşturulması hedeflenen topyekûn seferberliğin önünde ki en büyük engel ne biliyor musun; durumun ne kadar kötü olduğunu gösteren endişe verici raporların sürekli olarak yayınlanması. “Ormanlar yok oluyor, mercan kayalıkları ölüyor; hayvanların nesli tükeniyor ve daha pek çoğu tehlike altında; deniz seviyesinin yükselmesi tüm toplulukları yutmakla tehdit ediyor.” Görünüşe göre medeniyet yanlış yöne gidiyor ama ne yazık ki bu durumu “Ctrl + Alt + Delete” tuşlarına basarak yeniden başlatmak mümkün değil. Artık bu felaketler zihnimizde normalleşmiş durumda. Çünkü yıllardır bu felaketleri duyuyor ama günlük hayatımızı etkilemiyordu ki!

Dünya nüfusu 2020’de 7,8 milyara ulaştı. Bu nüfusun yarısının yani yaklaşık 4 milyar insanın tüm insani ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için elini cebine attığında günde 2 dolardan az parası çıkıyor. (Aslında, 1 milyar insanın günde bir dolardan da azı var.) Bu miktar biraz şeker, tuz ve çok az yiyecek almak için harcanıyor. Bu büyük yoksul nüfus teknik olarak piyasa ekonomisinin zaten dışında. Diğer yelpazede, dünya nüfusunun %20’si dünya servetinin %90’ına sahip. Burada benimle olduğun için, bu yazıyı bilgisayarının / telefonunun ekranından okuduğuna göre, kendini çok ama çok ayrıcalıklı saymalısın.

Modern toplumun yaşam tarzı, çevre üzerinde en çok etkiye neden olan konu. Eğer tüm dünya tipik bir Amerikalı veya Avrupalı gibi savurgan bir şekilde yaşayacak olsaydı, Dünya kaynakları hiçbirimize yetmezdi. İşte bu yüzden yoksulluk ve çevre sorunlarının birlikte ele alınması gerekiyor. Bu bir hayatta kalma meselesi olduğu kadar etik bir mesele. İyi de Mustafa ne yapalım yani diyor olabilirsiniz. İnanın uzunca süre bu soruyu bende kendime soruyorum. Durumu iyileştirmeye katkıda bulunabiliriz ve katkıda bulunmalıyız.

İnkar süreci

Haberler, her yerde meydana gelen doğal felaketlerin net görüntülerini getiriyor. Daha geçen gün şiddetli rüzgarda sadece İstanbul’da 193 evin çatısının uçtuğunu belirtti haberler. Yağmurlar ya hiç yağmıyor ya da yağdığında ise bir aylık yağış birkaç saatte yağıyor. Gerçekten bu konulardan artık korkutucu şekilde endişe duyuyoruz. Ancak bir süre sonra bunalmış hissediyoruz. Soruna neden olanın biz olmadığımıza kendimizi inandırıyoruz. Her durumda, tüm bunlar çok uzakta oluyor ve sorunu çözmek gerçekten bizim sorumluluğumuz değilmiş gibi geliyor.

Gözümüzün önünde olanları daha ne kadar görmezden geleceğiz? Kuraklıklar, kirli sahiller, yanan ormanlar, iklim değişikliği, virüs salgınları… Alooo, bütün bunlar çevremize nasıl davrandığımız ve değerli kaynaklarımızı ne kadar verimsiz kullandığımız için oluyor. Ve artık etrafımızda, dibimizde meydana geliyor. Çizginin sonunda, günlük hayatınızı nasıl yaşamayı seçtiğinizle çok ama çok ilgisi var.

Çevre sorunları hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu konularla meşgul olmak için konsantre olmanız, dikkatinizi ve enerjinizi vermeniz zaman alıcı gelebilir. Sonuçta, işiniz farklı bir yapıya sahip gibi olabilir – oyunları, seyahat etmeyi, yürüyüş yapmayı, futbolu seviyorsunuz… Gününüzü nerede ve nasıl geçirirseniz geçirin, bu konu her zaman burada, burnumuzun dibinde durmaya devam edecek.

İnkâr etmek sizi hiçbir yere götürmez. Sorumluluk almaktan kaçınmak, sahip olduğumuz tek gezegen olan Dünyamızı kurtarmayacaktır. Kendinizi çevre sorunlarına çözüm bulacakların politikacılar olduğuna ikna etmeye çalışmak, gerçeğin size bir bumerang gibi geri gelmesini engellemeyecektir. 

Fedakarlıklar mı yoksa seçimler mi?

Çevresel sorunlarla uğraşmaya başlamamızın artık zamanı geldi. Peki bunun için hayallerinden vazgeçmen gerekecek mi? Korkma buna cevabım; hayır! Sizden istenen şey fedakarlık değil bilinçli seçimler. Bilinçli seçimler yapmaya başlarsanız dünyamızı kurtarmaya en azından küçük de olsa bir adım atmış olursunuz. Bir çok insanın bu adımı atmadığını düşünürsek aslında büyük bir adım olarak bile tanımlanabilir. 

Her gün kullandığın doğal kaynakları hiç düşündün mü? Her gün ne kadar su, yiyecek, ısı ve elektrik tüketiyorsun? Bilgisayarını, cep telefonunu ve giydiğin kıyafetleri oluşturan malzemeleri düşündün mü? Doğrudan veya dolaylı olarak, yaşam tarzın doğada bir ayak izi bırakır. Etkiler, doğal kaynakların tükenmesinden kirli ortamlara ve tamamen yok edilmiş eko-sistemlere kadar gidebilir.

Ortaya çıkan tüm çevresel felaketler ve her yerden gelen birçok eylem çağrısı karşısında bunalmış hissetmek kolaydır. Bu yüzden birçok insan bu konuları inkar ediyor veya bu konularla meşgul olmamayı seçiyor. Bazıları çevre kuruluşlarına, yardım derneklerine para bağışlayarak vicdanlarını rahatlatıyor. Kuşkusuz, çevre sorunlarına çözüm bulmak için çalışan birçok kuruluş ve kişinin toplayabilecekleri nakdi desteğe de ihtiyacı var. Ama unutmayın – bu durumdan kendinizi satın alamazsınız. Ayak izinizi azaltmanız gerekiyor.

Ayak izinizi azaltmaya nasıl başlayabilirsiniz?

Bununla ilgili bir şey yapacak olsaydın, bu ne olurdu? Nereden başlamalısın? İşte sizi yola sokacak ilk adım: Bilinçli seçimler yapmaya başlayın.

İnkar etmeyi bırakın ve zihninizi bu konuda açık tutun. Çevresel konularla uğraşmak, ilerleme ve zenginlik hayallerinizden vazgeçmenizi gerektirmez. Konumuz fedakarlıkla ilgili değil.

Uzun bir yürüyüşe çıktığınızı hayal edin. Bir kavşağa geliyorsunuz ve yönünüzü seçmeniz gerekiyor. İkisi de sizin için yeni bir yol, bu yüzden ilk başta ikisi de sizin için eşit derecede cazip. Bu iki yoldan birinin çıkmaz yol olduğunu bildiğinizi hayal edin. Yine de çıkmaz yolu seçer misin? Yeni keşifler vaat eden yolu seçmez misiniz?

Yaşam tarzları, büyüdükçe ve bireyler olarak hayallerimizin peşinden giittikçe edindiğimiz alışkanlıklardır. Sosyal bireyler olduğumuz için, genellikle alışılmışın dışında yollardan başlıyoruz. Nereye gitmek istediğimizin bilincine varana kadar bilinçli seçimler yapmaya ve kendi yolumuzu belirlemeye başlamalıyız.

Fark yaratabilirsin. Sürdürülebilir bir yol seçerek çevremizdeki dünyayı değiştirmeye katkıda bulunabilirsin.

Sürdürülebilir olanı nasıl anlayacaksın? Sürdürülebilirliğin pratik açıdan neler gerektirdiğini hâlâ öğreniyoruz. Çünkü dünya sürekli değişiyor. Yine de sürdürülebilir yolun 5 maddesi olduğunu biliyoruz. İngilizce de buna 5R deniyor; Reduction(Azaltma), Repair(Tamir Etme), Reuse(Yeniden Kullanım), Recycle(Geri Dönüşüm) ve ReCover (Kurtarma).

Kullandığınız kaynakları azaltmanın yollarını bulmaya çalışın – daha az su, daha az yiyecek atmak, daha az deterjan, daha az alışveriş. Bir şeyleri atmak yerine onarmaya çalışın. Bir şeyleri onarmak, bazen onlara yeniden kullanım için yeni şekil ve işlevler vermek aslında oldukça eğlencelidir. Bazı şeyler kalitelerini kaybetmeden tekrar tekrar kullanılabilir: markete götürdüğünüz çantalar, şişeler ve kavanozlar, eski giysiler ve mobilyalar. Geri dönüşüm istasyonlarına teslim etmek için atıkları ayırabilir, böylece malzemelerin geri kazanılmasını kolaylaştırabilirsiniz. 

5R’yi uygulamanın yeni yollarını bulun. Hafta boyunca bu 5R’nin en az üçünü bilinçli olarak uygulayabilirseniz, kendinizi sürdürülebilir yolda yol almaya başlamış sayabilirsiniz. Mesela ihtiyacınız olmayanı almamakla da başlayabilirsiniz.

Sosyal ve politik seferberlik için bastıran veya okyanusları temizlemek ve yağmur ormanlarını kurtarmak için çalışan kuruluşlara bağışta bulunarak çevresel amaca yardımcı olmaya yine de devam edin. Onların çalışmalarını takip edin ve daha fazlasını yapmak için çabalayın tabiki. Bu amaç için yol almaya başladığınızda, her gün fark yaratmanın yeni yollarını bulacaksınız, buna inanın.

Son olarak;

Bilinçli seçimler yapın. Sürdürülebilirlik yolunu bir fedakarlık olarak düşünmeyin. Hayatınızda yaptığınız tekrarlanan seçimler alışkanlık haline gelir. Bırakın bu süreç dürtüsel değil bilinçli olsun. Bu sizi sürdürülebilir bir yaşam tarzının ne olabileceğini keşfetme yoluna sokacaktır.

İlk yorum yapan siz olun

Düşüncelerin benim için önemli...

Mustafa Kurt sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et