“Sakin bir hayatla yetinme. Bir ideal uğruna savaş. Don Quijote gibi savaşsan da buna her zaman değer. Acı içinde birine rastlarsan bu kabul edilemez duruma son vermek sana düşer, derisi seninkinden farklı bir renkte olduğu için kötü muamele gören bir insanla karşılașırsan sen de bukalemun gibi renk değiştir, sana kendi tanrılarından başka tanrı olmadığını söyleyenlere ise, dünyayı bu kadar renkli yaratanın ve bu kadar çeșitlilikle bezeyenin O olduğunu hatırlat. Hem kendi onurunun hem başkalarının onurunun bekçisi ol. Adaletsizlik ve kötülük, iyi insanlar el çektikçe yayılır. Asıl çirkinlik -mıș gibi yapmak ve alçaklığa göz yummaktır.”
“Neden o kadar uzağa gittiniz?”
Kitaptan alıntılardır…
“Olanları unutabileceğimi sanmıştım. Uzun yıllar buna inandım ama yanılmışım. İpleri koparıp olduğun özüne sırtını döndüğünde, asıl unuttuğun kendin oluyorsun.”
Yine bir film gibi kitap…
Marc Levy, Fransa’nın en ünlü yazarlarından biri. Bu okuduğum ikinci kitabı. Daha önce geçen sene sonlarına doğru “Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey” kitabını arkadaşım Selçuk’un önerisiyle okudum. İkimizde kız babasıyız ve o kitapta bir baba – kız ilişkisini anlatıyor. O kitabı okurken adeta bir film izliyormuş hissine kapıldım ve en kısa zamanda bir başka Marc Levy kitabı okuma hevesine kapıldım.
Hevesimi geçen hafta gerçekleştirebildim. Geçen ay Can Yayınlarının D&R’larda başlattığı 7TL kampanyasından edindiğim Başka Bir Mutluluk Fikri kitabını dün itibariyle okudum ve bitirdim.
Yazar bu kitabında da beni şaşırtmadı. Temposu gittikçe arttı, sayfalar ilerledikçe “yok artık” dedim. Ama şu bir gerçek ki ve belki tekrar edeceğim ama film izliyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Kitabın kahramanları olan Agatha ve Milly ile sizde 1950 model kırmızı Oldsmobile arabanın arka koltuğunda yolculuğa çıkıyorsunuz. Gittikleri benzin istasyonlarını, uğradıkları Agatha’nın eski arkadaşlarının mekanlarını kafanızda çok güzel canlandırıyorsunuz. Ya da canlandırıyorsunuz demeyeyim hayalinizde kendileri canlanıyor demek daha doğru olur.
Kitabın Konusu
Konusu özetle şöyle, Agatha geçmişinde sisteme karşı arkadaşlarıyla aktif mücadele içinde yaşamış ve çeşitli eylemler sebebiyle 30 yıl mahkumiyet alarak hapishaneye düşmüş. Son 5 yıl kala hapishaneden kaçıyor ve birlikte eylemler yaptıkları eski arkadaşlarının yeni yaşamlarına misafir olarak ziyaret ediyor. Kendisini onlar adına feda eden Agatha bu ziyaretler esnasında arabasına zorla bindiği Milly’i kullanıyor. Genç Milly başta çok korksa da artık rehin alındı bir kere. Fakat yollar aşıldıkça bu iki farklı kuşaktan kadın arasında ki muhabbette elbette artıyor.
Kitabın ortalarında Agatha’nın hikayesi bambaşka bir yola giriyor ve sürpriz bir şekilde sona eriyor. Milly’de garibim ne yapsın istemeden de olsa bunlara şahit oluyor. Neyse biraz daha devam edersem kitabın sürprizini kaçırabilirim. Yok yok kaza yapmıyorlar ama bu yolculuk sonunda asıl Milly’nin hayatı değişiyor.
Kitap 295 sayfa. Ve şunu söyleyebilirim her gün bir önceki gün okuduğunuz sayfanın iki katını okuyabilirsiniz. Biraz önce de söylediğim gibi kitap ilerledikçe olayların heyecanı artıyor.
Şimdiden keyifli okumalar. Kitabı okuyarak buraya gelenler var ise aşağıda kitapla ilgili sizinde fikirlerinizi öğrenmek isterim.
İlk yorum yapan siz olun